Sense and Sensibility (Aşk ve Yaşam Filmi)
Merhaba. Bu hafta size Jane Austen'in Sense and Sensibility (Akıl ve Tutku) kitabından uyarlanan Aşk ve Yaşam filminden bahsedeceğim. En baştan söyleyeyim, filmin baş rollerinde Emma Thompson'un oynadığı versiyonu öneririm. Thompson'un oynadığı filmdeki diğer oyuncular ve oyunculuklar da harika.
Duygu mu mantık mı? Keyfimizce yaşadığımız özgürlükler mi üzer bizi yoksa duyguyu terk ederek sıkı sıkı sarıldığımız mantık mı yarı yolda bırakır? Bu sorunun cevabının peşinde bu film. Konusunu öğrenmek isterseniz o da burada buyurun: Norland Park'ta yaşayan, mülk sahibi Henry Dashwood hayatının son günlerine yaklaşmaktadır. İki evlilik yapmıştır kendisi ve mirası elbetteki üç kızına değil, diğer evlilikten doğan oğlu John Dashwood'a kalacaktır. O dönem İngiltere'de kadınların hakları pek azdır. John Dashwood'a, babası üç kıza her yıl geçinebilecekleri kadar para yardımı yapmasını da vasiyet etmiştir. John Dashwood ve eşi öyle düşüncelidir ki(!) ödenecek miktarı oldukça düşük tutmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bununla da yetinmeyip Norland Park'taki eve taşınıp, tavırlarıyla ev sahibi olan anne ve üç kızı kovmaktan beter etmektedirler. Film, daha küçük bir eve taşınan üç kız ve anne, ve taşındıktan sonra yaşananlar üzerinden devam ediyor. Yazar İngiltere'deki miras sistemi, kadın hakları ve insanların materyalistliğini gözler önüne seriyor ilk etapta. Akıl ve tutku kısmını okuyucu ya da izleyici olarak biz, iki kız kardeş, Elinor ve Marianne, arasındaki zıtlık ve karakterlerin kendi içindeki değişimiyle sorguluyoruz.
Duygusal bir karakter olan Marianne; güzellik, zarafet, estetik gibi konulara önem verip oldukça hassas bir görüntü çizerken; kız kardeşi Elinor, her daim mantığı ön planda tutuyor ve duygularını göstermiyor. Film boyunca akıl mı tutku mu diye sorgularken her iki kardeşin de hüsrana uğradığını görmek sanırım bize ''Denge'' kelimesini hatırlatıyor.
Uyarlamasını, kostümleri, mekanları ve oyuncularıyla oldukça başarılı bulduğum ve konusu evrensel bir soru olan (Akıl ve tutku mu?) bu film/kitap bize pek çok şey anlatmaya hazır gibi. İyi seyirlerr...
Duygu mu mantık mı? Keyfimizce yaşadığımız özgürlükler mi üzer bizi yoksa duyguyu terk ederek sıkı sıkı sarıldığımız mantık mı yarı yolda bırakır? Bu sorunun cevabının peşinde bu film. Konusunu öğrenmek isterseniz o da burada buyurun: Norland Park'ta yaşayan, mülk sahibi Henry Dashwood hayatının son günlerine yaklaşmaktadır. İki evlilik yapmıştır kendisi ve mirası elbetteki üç kızına değil, diğer evlilikten doğan oğlu John Dashwood'a kalacaktır. O dönem İngiltere'de kadınların hakları pek azdır. John Dashwood'a, babası üç kıza her yıl geçinebilecekleri kadar para yardımı yapmasını da vasiyet etmiştir. John Dashwood ve eşi öyle düşüncelidir ki(!) ödenecek miktarı oldukça düşük tutmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bununla da yetinmeyip Norland Park'taki eve taşınıp, tavırlarıyla ev sahibi olan anne ve üç kızı kovmaktan beter etmektedirler. Film, daha küçük bir eve taşınan üç kız ve anne, ve taşındıktan sonra yaşananlar üzerinden devam ediyor. Yazar İngiltere'deki miras sistemi, kadın hakları ve insanların materyalistliğini gözler önüne seriyor ilk etapta. Akıl ve tutku kısmını okuyucu ya da izleyici olarak biz, iki kız kardeş, Elinor ve Marianne, arasındaki zıtlık ve karakterlerin kendi içindeki değişimiyle sorguluyoruz.
Duygusal bir karakter olan Marianne; güzellik, zarafet, estetik gibi konulara önem verip oldukça hassas bir görüntü çizerken; kız kardeşi Elinor, her daim mantığı ön planda tutuyor ve duygularını göstermiyor. Film boyunca akıl mı tutku mu diye sorgularken her iki kardeşin de hüsrana uğradığını görmek sanırım bize ''Denge'' kelimesini hatırlatıyor.
Uyarlamasını, kostümleri, mekanları ve oyuncularıyla oldukça başarılı bulduğum ve konusu evrensel bir soru olan (Akıl ve tutku mu?) bu film/kitap bize pek çok şey anlatmaya hazır gibi. İyi seyirlerr...
Yorumlar
Yorum Gönder