"Kelebek Etkisi" Yaratan Bir Film

     Merhaba. Biraz kafam dağılsın diyorsanız eğer biraz müzik, bir kitap ya da bir film izlemek iyi gelir öyle değil mi? Hele de film insanı içine alıyorsa, gerçekten çok iyi bir terapi oluyor insana. Bu haftaki blog konumuz "Kelebek Etkisi" filmi. Haydi önce filmin konusuna bir bakalım.

      Küçük bir çocukken babasından hatta dedesinden miras kalan bir rahatsızlıkla mücadele eden bir çocuk, Evan Treborn. Hafıza problemi yaşıyor. Çocukluğu kötü olaylarla geçiyor fakat hafızası bunları hatırlamasına engel oluyor. Doktoru ona bu sorunu çözmesi için günlük tutmasını öneriyor. Fakat bu günlüklerin Evan'ı zamanda gerçek bir yolculuğa çıkaracağını kim bilebilirdi ki? Evet, doğru okudunuz. Önce bu günlükler sayesinde eksik anılarını tamamlıyor geçmişe zihninde gidip. Sonrasında ise gerçekten bedeniyle de o anılara dönerek kendince hatalarını düzeltmeye çalışıyor. Fakat kader işte. Ne zaman düzelttiğini zannetse, işler daha da karmaşıklaşıyor.

      Kelebek etkisi, bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişimlerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır.(vikipediden alıntı yapılmıştır.) Evrenin herhangi bir yerinde meydana gelen küçük bir olay, ileride hiç beklenmedik başka bir olay ya da olaylar zincirine sebep olabilir. Bu konu Edward Lorenz'in Kaos Teorisi ile bağlantılı olarak ortaya çıkmış bir düşüncedir. Bu konu daha çok Edward Lorenz'in şu örneğiyle anlatılır:"Amazon Ormanlarında bir kelebeğin kanat çırpması, ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir.". Filmde ise tıpkı kelebek etkisi gibi, Evan'ın geçmişe dönüp yaşanan kötü olayları kendince düzeltmesi, gelecekte daha büyük karmaşalar yaratacaktır.


       Bu filmden sonra kendimce ulaştığım sonuç, hatasız bir hayatın mümkün olmadığıdır. Hani hep deriz ya, şimdiki aklım olsa, geçmişe dönebilsem daha farklı davranırdım ve bu yaşadıklarımı yaşamazdım diye...Evet bu yaşadıklarımızı yaşamazdık, büyük ihtimalle daha farklı bir hayatımız olurdu, ama mükemmel bir hayat olur muydu, işte o biraz şüpheli.

       Hatalarından çok şey öğrenebilen varlıklar olarak, hata yapmaktan en çok korkan da yine bizleriz. Hiçbirimiz kötü tecrübeler edinmek istemiyoruz. Peki bir insan her gün en sevdiği yemekten yese bıkmaz mı? Her gün mutluluk pastası yenir mi? Bazen de üzüntü kurabiyesi, gözyaşı meyvesi yemek gerekir ki pastanın tadı çıksın.:)

Gözleriniz dert görmesin. İyi seyirler...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçimden Bir Ses Kalk Çalış Diyor... Neyse sustu!

Mutluluk Pastası (Farabi'den Alıntılarla)

Bu Kutu Bildiğiniz Gibi Değil! (Kutu Filmi)